Başkasının Yüzüyle Yaşamak
Dünyada, “tam yüz nakli” ilk defa ülkemizde gerçekleşti. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik Cerrahi Kliniği başkanlığındaki bir ekip, bu organizasyonu başarıyla noktaladı. Noktaladı diyoruz, çünkü bugün itibariyle, operasyon sonrası olumsuz gelişmelerin yaşanabileceği dönem atlatılmış durumda. Artık yapılan operasyon tekniği ile ilgili olarak, büyük bir sorun yaşanması beklenmiyor. Ameliyatı gerçekleştiren ekibin şefi, Prof. Dr. Ömer Özkan arkadaşımızın, yüz nakli yapılan hasta Uğur Acar’a, basının huzurunda bizzat yaptığı sakal traşı, sorunsuz gerçekleşen yüz nakli işleminin adeta dünyaya sunulan bir kanıtıydı.
Dünyada ve ülkemizde kadavradan tam yüz nakli yapılması çalışmalarına başlanması aslında yeni bir gelişme değil. Dünyada bu tür araştırmalar ve laboratuvar çalışmaları yıllardır yapılmakta olup hala da yapılmaya devam ediliyor. Bu alanda mükemmele ulaşmak için süreç henüz tamamlanmış değil. Hem Amerika’da hem de Uzak Doğu ülkelerinde organ nakli konusunda tanınmış dünyaca ünlü klinisyenler ve cerrahlar mevcut. Yeri gelmişken, ülkemizdeki plastik cerrahların da hakkını vermemiz gerekiyor. Ülkemiz tıbbının, bugün pek çok branşta uluslararası düzeyi yakalamış olduğu ve zaman zaman da bu düzeyin üzerine çıktığı bir gerçek. Yüz nakli konusunda da dünyadaki ekiplerle yıllardır çalışan, bilgi birikimini ve deneyimlerini paylaşan, tanıdığım birden fazla plastik cerrah arkadaşım var. Amerika’da, insan içine çıkmaktan çekinecek derecede yüzü yanıklı hastalar, yüz nakli operasyonu için sırasını beklerken, dünyada ilk kadavradan yüz naklinin Türkiye’de gerçekleşmesinin rastlantı olmadığı da bir gerçek.
Bu başarının gerçekleşmesi için, bir ön hazırlık yapılması ve koşulların uygun hale getirilmesi gerekiyordu. Önce hukuki olarak, kadavradan organ naklinin yapılması işleminin yasal hale getirilmesi sağlanmalıydı. Uzun uğraşlar sonucu ülkemizde gerekli düzenlemeler yapıldı ve yasal olarak kadavradan organ nakli yapmak mümkün hale getirildi. Bu gelişme, yüz naklinin yapılabilmesi için gerekli yasal zeminin hazırlanmasına olanak sağladı. Daha sonra yüz nakli yapabilecek donanıma ve ekibe sahip olduğunu beyan eden dört üniversiteye Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsat verildi. Yurt genelinde, her üniversitenin operasyon alanı belirlendi.
Bu ekipler sayesinde, ailelerin organ bağışı konusunda bilgilendirilmeleri ve organ bağışı için ikna edilmeleri sağlandı. İlk yüz naklinin, işlem hangi üniversitenin bölgesinde gerçekleşecekse, o bölgede yapılmasına karar verildi. Son olayda, beyin ölümü ve organ nakil işlemi Uşak bölgesinde olduğu için, Türkiye’deki ve dünyadaki ilk tam yüz nakli Uşak’a en yakın yüz nakli merkezi olan Akdeniz Üniversitesi’nde gerçekleşti.
Bu işlemin dünyadaki ilk “tam yüz nakli” olduğunu özellikle vurguluyoruz. Çünkü ilgili olanların hatırlayabileceği gibi, daha önce Fransa’da yüzünü köpek ısıran bir kadın hastaya, dünyada ilk defa kadavradan dudak nakli operasyonu yapılmıştı.
Tekrar, yüz nakli işlemi gerçekleştirilen Uğur Bey’e dönersek; operasyon sonrası erken dönemin, sakal tıraşı ile başarıyla tamamlandığını yukarıdaki satırlarda belirtmiştik. Ancak mükemmel sonuca ulaşabilmek için daha katledilmesi gereken uzun bir yol bizleri bekliyor. Orta ve uzun vadeli dönem, erken dönem kadar zorlu olmasa da yine sıkı bir takip ve özenli bir çalışmayı gerektiriyor. Bundan sonra beklenen gelişme aşamalarını şöyle sıralayabiliriz. Yaklaşık ilk 6 aylık süreçte, Uğur Bey’in maske yüzünden kurtulup, mimik kaslarını hareket ettirme aşamasını sabırla beklemek gerekecektir. Bu süreç sonunda, Uğur Bey’in çevresindekilere yüz hareketleri ile tepki vermesi, yani yerine göre ağlaması, yerine göre de gülmesi mümkün olabilecektir. Geçiş periyodunda, özellikle nöroloji bölümünden yardım alınması, fizik tedavi ve rehabilitasyon yöntemlerinin uygulanması yerinde olacaktır. Bunun yanı sıra yeni yüzünün vücuduna uyum sağlaması ve bir red reaksiyonunun gerçekleşmemesi için, bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarını düzen ve aksatmadan kullanması zorunludur. Bu dönemde fırsatçı enfeksiyonlardan korunması için de ayrıca özel tıbbi önlemler alınması gerekecektir.
Uzun vadede herkesin merak ettiği konulardan birisi de Uğur Bey’in “başkasının yüzüyle yaşama” psikolojini ne kadar benimseyeceği ve bu konuda herhangi bir sorunun yaşanıp yaşanmayacağıdır. Adaptasyon sürecinde, karmaşık ve birbiriyle çelişen duyguların yaşanması doğal karşılanmalıdır. Uğur Bey sadece yeni bir yüz sahibi olmamıştır. Aynı zamanda yeni bir aile sahibi de olmuştur ve çevresindeki herkesin olumlu veya olumsuz tepkisinden etkilenmesi normal karşılanmalıdır. Ayrıca medyanın ilgisi de yabana atılmamalıdır. Sonuç olarak; bu uyum süreci de şimdiye kadar başarıldığı gibi, profesyonel bir ekip tarafından titizlikle yönetilmelidir. Bu aşamada psikiyatrist ve psikologların devrede olmaları ve yerinde endikasyonlarla, sürece olumlu müdahale etmeleri gerekli olabilir.
Yapılan iş, ülkemiz için gerçekten görkemli ve alabildiğince büyüktür. Bu tür organizasyonlarda, işin sırrının ayrıntılarda saklı olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Bu bilimsel organizasyonu aksatmadan gerçekleştiren, titiz, sabırlı ve zamana karşı yarışmayı bilen ekip oluşturan arkadaşlarımızı bir kez daha kutluyor, başarılarının devamlı olmasını diliyoruz.