Ameliyatsız Estetik Yaklaşım
Bu tür yaklaşımların, erken yaşlardaki bireylerde tek başına yapılması önerilir. İleri yaşlarda ise, genellikle ameliyatların tamamlayıcısı olarak uygulanması tercih edilmektedir. Yani ameliyatsız estetik yaklaşımlar, ameliyat öncesi veya ameliyat sonrası uygulanarak, yapılan ameliyatın sonuçlarını mükemmele ulaştırmak için bir araç olarak da kullanılabilmektedir.
Son yıllarda, dünyaya paralel olarak ülkemizde de, ameliyatsız estetik uygulamalar yaygın hale gelmiştir. Eğer basında çıkan magazinsel haberleri referans olarak alacak olursak, bu alanda hemen hemen her gün, yeni bir ameliyatsız estetik uygulama yöntemi ile tanışmaktayız. Ancak ameliyatsız estetik yaklaşımlar içerisinde en yaygın uygulama alanı bulan yöntemler; botox, dolgu ve PRP uygulamaları şeklinde özetlenebilir.
BOTOX (Botulinum A Toksini); mimik yapan kasları geçici olarak felç ederek, kırışıklıkların azalmasına veya ortadan kalkmasına neden olan bir ilaçtır. Daha çok; alın bölgesindeki kırışıklıklara, kaş arasında oluşan derin çizgilenmelere ve göz çevresinde zamanla oluşan kaz ayaklarına çok etkilidir. En önemli avantajlarından birisi de, çok kolay uygulanabilir olması ve uygulama sonrası hemen günlük hayata dönme imkanı sunmasıdır. Botox’un etkisinin kalıcı olmaması; maliyet açısından bir dezavantaj gibi görünse de, iyi olmayan ellerde gelişebilecek istenmeyen sonuçların düzeltilmesine olanak sağladığı için, avantaj olarak ta değerlendirilebilir. Botox, hamileler ve emziren bayanlar dışında hemen hemen tüm bireylere uygulanabilir. Etkili sonucun alınabilmesi için 5 ila 7 günlük bir süreye ihtiyaç vardır. Yani yapıldıktan hemen sonra etkisini beklemek yanlış olur. Genellikle bir hafta sonra botox yaptıran kişinin yeniden değerlendirilmesi, gerekirse ek dozlarla rötuşlar yapılması gerekir. Botox’la hem kaşları kaldırmak hem de aşırı kalkmış kaşları indirmek mümkün olabilmektedir. Ancak her ikisinin de sonuçlarının doğal olabilmesi için, uygulayıcının bu konuda profesyonel olması gerekir. Aksi takdirde istenmeyen sonuçlarla karşılaşmak olasıdır. Amaç; kırışıklıkların giderilmesi, düşük kaşların normal hale getirilmesi, göz çevresinin görünüşünün tazelenmesi olmalıdır. Bunu yaparken mimik kaslarıyla aşırı oynanmamak ve yüzün doğal görüntüsünün bozulmaması amaçlanmalıdır. Ortalama etki süresi 12 ay olan botox’u, bu süre sona ermeden de tekrar uygulamak mümkün olabilmektedir. Ancak iki botox uygulaması arasındaki süre, antikor oluşumu riski nedeniyle en az 3 ay olmalıdır. Botox uygulamalarında cinsiyetin önemi yoktur. Bayanlar kadar olmasa bile erkekler de sıklıkla botox uygulamaları için bizlere başvurmaktadırlar. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, erkeklere uygulanan dozların, bayanlara uygulananlardan daha yüksek olması gerektiğinin bilinmesidir. Yarım şişe (50 ünite) Botox ile bayanlarda hedef bölgemiz olan, alın, kaş arası ve göz çevresi uygulaması yapılabilmektedir. Erkeklerde, bu miktarın üzerindeki dozlarda uygulamaların yapılması tercih edilmelidir.
Yüz gençleştirme yöntemleri arasında yer alan botox uygulamaları, tek başına yapılabildiği gibi, yüze dolgu uygulamaları ve yüz gençleştirme ameliyatları (göz kapağı estetiği, yüz germe) ile birlikte kombine olarak da uygulanabilir. Dolgu ile kombinasyon yapılacaksa, önce alın ve göz çevresine botox uygulanmalı, sonuç alındıktan sonra dolgu uygulamasına geçilmelidir. Ancak “yüz germe” ile kombinasyon yapılması düşünülüyorsa, bu sefer tersi bir uygulama töz konusudur. Yani botox uygulaması ameliyattan önce değil, ameliyattan en az 3 hafta sonra yapılmalıdır.
Dolgu maddelerini, kişinin kendi dokularından alınarak hazırlanan doğal olanlar ve laboratuar şartlarında üretilen yapay dolgu maddeleri olarak iki ana gruba ayırmamız gerekir. Doğal olan gruptan en yaygın uygulama alanı bulanlar; “lipofilling” (yağ verme) ve “PRP” latelet Rich Plasma – platelet yönünden zengin plazma) uygulamalarıdır. Yapay olanlar grubunda ise Hyaluronik asit uygulamaları yer almaktadır.
Genellikle karından alınıp yüze enjekte edilen yağ dokusu aktarımı şeklinde tarif edebileceğimiz “lipofilling” uygulamaları, ameliyathane şartları gerektirdiği için pratik olmayabilir. Ayrıca uygulamalardan sonra şişlikler ve morlukların görülmesi sıktır ve tamamen normale dönmesi bazen aylar sürebilir, ancak uygulama sonrasında alınacak sonucun, diğer yöntemlere göre daha kalıcı olması, en önemli avantaj olarak değerlendirilebilir.
Yapay olanlar grubunda, hazır dolgu maddeleri olarak adlandırabileceğimiz Hyaluronik asit ve türevleri yer almaktadır. Hyaluronik asit, doku içinde su tutma özelliği olan bir polisakkarittir. Yani bir tür doku şekeridir. Hayvansal madde ve toksin içermez. Diğer canlılardan hastalık bulaştırma riski yoktur. Alerjik reaksiyon risk minimaldir. Yaşlanan deride Hyalurinik asit miktarı azalır ve derinin su tutma kabiliyeti düşer. Sonuç olarak deride kırışıklıklar oluşmaya başlar. Piyasada değişik yoğunlukta Hyaluronik asit ürünleri bulunmaktadır. Farklı alanlara uygulanan ürünlerin, etki süreleri farklı olabilir. Yani dudağa uygulanan dolgu maddesinin etki süresi, elmacık kemiği üzerine uygulanan dolgu maddesinin etki süresinden daha kısadır. Bu tür dolgu maddeleri en fazla dudaklara ve nazolabial bölge diye adlandırdığımız; burun kanadından dudak kenarlarına uzanan derin yan çizgilere ve elmacık kemikleri üzerine uygulanmaktadır. Ayrıca, kaş çatma çizgisi, üst dudaktaki dikey çizgilenmeler, göz etrafındaki kaz ayakları, dekolte bölgesi ve el sırtı diğer uygulama alanlarıdır. Etki süresi ürünün yoğunluğuna bağlı olarak 4 ila 18 ay arasında değişebilmektedir. Hyaluronik asit uygulamaları, çok ince iğneli enjektörlerle deri altına yapılmaktadır. İşlem öncesi uygulanacak anestetik bir krem ağrının kontrolü için yeterli olmaktadır. Ağrı eşiği düşük olan kişilere, özellikle dudak uygulamalarından önce blok lokal anestezi de yapmak mümkündür. İşlem yaklaşık 10 dakika sürmektedir. Ofis şartlarında uygulanabilen kısa ve kolay bir işlemdir. İşlemden Sonra önemli bir şişlik ve kızarıklık oluşmaz. Kişi hemen günlük aktivitesine dönebilir. Bu yöntemin tek dezavantajı, kalıcı olmaması ve yaklaşık bir yıl sonra tekrarlanma gereksiniminin bulunmasıdır.
Kişinin kendi dokusundan yararlanılarak yapılan diğer bir yaklaşım ise PRP uygulamalarıdır. Plateletler; insan kanında bulunan, çeşitli işlevleri olan, aynı zamanda da doku gençleştirilmesini aktive eden hücrelerdir. Bu hücreler doku yaşlılığını geciktirmek için programlanmışlardır. Normalde işlev görürler ancak zamanla etkileri azalır. Yaşlılık ağır basar. Bu durumda özellikle hedef bölgelerin (yüz, el sırtı vs.) takviye edilmesi gerekebilir. PRP uygulamaları bu noktada devreye girmektedir. Bu yöntemle, plateletler yoğunlaştırılarak hedef bölgelere enjekte edilmekte ve o bölgedeki hücre yenilenmesini aktive etmektedirler. Yani PRP uygulamaları ile hem dolgu yapılmakta hem de derinin gençleştirilmesi ve yenilenmesi amaçlanmaktadır. PRP kişinin kendi kanından hazırlanmaktadır. Uygulama için iki tüp kan alınmakta ve kısa bir işlemden geçirildikten sonra konsantre edilmiş sıvı kısım bir dolgu materyali olarak deri altına enjekte edilmektedir. Lipofiling’e avantajı, işlemin ofis şartlarında çok kısa bir sürede gerçekleştirilebilmesi ve adaptasyon süresinin kısalığıdır. Bu yöntemle kişi bir iki gün içerisinde günlük yaşantısına dönebilmektedir.
Günümüzde, sadece ameliyatlar yaparak mükemmel estetik sonuçların elde edilmesi artık “altın standart “olmaktan çıkmıştır. Özellikle genç bireylerde, ameliyatsız estetik uygulamalar ile ameliyatlar kadar etkili sonuçlara ulaşmak mümkün olabilmektedir. Ancak ileri yaşlarda, ameliyatsız estetik yaklaşımların, estetik cerrahi ameliyat yöntemleri ile kombine uygulanması halinde, mükemmel sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.